ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Aralarında Allah'ın İndirdiğiyle Hükmet-II

26 Mart 2018 - 03:02

Her dönem peygamberlerin tebliğ ettiği hak dine ilk karşı çıkanlar devrin sözde âlimleri, kendilerini din adına hüküm koyucu görenler ve toplumda yerleşik din dışı gelenek ve örflerin devamından çıkar sağlayanlar olmuştur. Peygamberimiz(asm) Kur’an’ı tebliğ ettiğinde de karşısına en çok engel çıkaranlar dönemin müşrikleri yani bağnazları idi. Allah’ın dininin kolaylığını, insanların üzerinden ağır zincirleri kaldırmasını, insanları yanlış kurallar ve örfler içinde boğulmaktan kurtarmasını, düşünüp araştırmayı emretmesini, merhameti, hoşgörüyü, sevgiyi, anlayışı hâkim kılmasını, tüm insanların eşit olmasını, kadına değer vermesini bir türlü kabullenemediler. Taassup sistemlerinin sarsılmaması için, Peygamberimiz(asm)’a hâşâ Kur’an’ı değiştirmesi için baskı bile yaptılar.

Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin. Bu durumda, biz sana, hayatında kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra bize karşı bir yardımcı bulamazdın. (İsra Suresi, 73-75)

De ki: "Ben, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan nehyedildim." De ki: "ben sizin hevalarınıza uymam; yoksa bu durumda ben şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum." (Enam Suresi, 56)

Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: "bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım." (Yunus Suresi, 15)

Hadisleri "sahih" ve "zayıf" şeklinde ayırma çabası Buhari ile başlar. Ancak hadisler incelendiğinde, bu çabanın sağlıklı sonuç vermediği anlaşılır. Hatta tümüyle uydurma olan hadisler daha yaygınlaştırılmış ve sayıları artmıştır.

Bilinen hadis kitapları, hadisleri 6-7 nesil önce yaşamış insanların birbirine aktardığı iddia edilen zincirlerle naklederler. Öyle ki, hadisçilerin, hadis nakil eden şahısların doğru aktardıklarının sağlamasını yapacakları kişiler de hayatta değildir.

Hadis âlimleri de bu durumun farkındadırlar. Müslim, sahih olan, yani kesin doğru olduğu kanaatine vardığı her hadisi kitabına almadığını söyler (Müslim, 1. cilt). "Hadisler dinin kaynağıdır" diyen Buhari 600 bin hadis bilip 6000-7000 tanesini yani % 1'ini kitabına almıştır. Geriye kalan % 99'unun ise güvenilir olmadıklarına kanaat getirip kitabına almamıştır. Dolayısıyla burada, tüm İslam âlemi için hadislerin belli kişilerin kanaatine göre belirlenmiş olduğu sonucu çıkmaktadır ki,   hadisleri "dinin kaynağı" olarak kabul eden bir kesim için bu vahim bir durumdur. Çünkü başkaları için sahih hükmünde olan, fakat Müslim'in gerek duymadığı için kitabına almadığı diğer hadislerin bilgisine hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Bu arada hatırlatalım; bütün bu değerlendirmeler yapılırken, İslam'ın sahih, korunmuş ve değişmemiş mukaddes kitabı Kuran-ı Kerim bir kenara bırakılmış durumdadır.

(http://kuranyeterlidir.imanisiteler.com/pages/default.aspx )

Mısırlı mütefekkir Ahmed Emin, hadis uydurmacılığının boyutlarını şu akılcı tespiti ile gösteriyor:

"İlginçtir ki eğer hadisleri açıklayıcı bir şekilde ele alacak olsak piramit biçiminde olduklarını görürüz. Piramitin tepesi Allah'ın elçisinin dönemi olup aşağıya indikçe piramitin eni artmaktadır. Piramitin temeline vardığımızda Peygamber (sav) döneminden ne kadar geniş olduğunu fark ederiz. Halbuki makul olan tersidir. Çünkü Peygamber (sav)'in yanında olanlar hadisleri en çok bilenlerdi. Sonra onların ölümüyle hadisleri bilenlerin sayısı azalacak ve bu şekilde üstteki piramit ters şekilde gelişecekti. Ama bizler Emevi dönemindeki hadislerin, bu dönemdekilerden daha kabarık olduğunu görüyoruz." (Ahmed Emin, Duhaul İslam)

Durum böyleyken, birbirinden farklı, hatta biri diğeriyle çelişen yüzbinlerce hadisin varlığı ve sahihliği, bazı hadis âlimleri arasında da muhalefete sebepti. Örneğin İkrime, Buhari ve meşhur birçok hadisçiye göre çok muteber bir nakilci iken, Müslim tarafından yalancılıkla suçlanmıştı. Benzer birçok örnekten belki de en ilginci, İslam'ın en meşhur hadis kitabı yazarı Buhari'nin, Hanefi mezhebi imamı Ebu Hanife'yi "gayri-sika" yani "güvenilmez" ilan edip, ondan tek bir hadis dahi nakletmemesidir. Yani en bilinen hadis âlimine göre en büyük mezhebin kurucusu güvenilmezdir,

Peygamberimiz(asm)'dan aktarılan ve Kur’an'ın ruhunu yansıtan muhteşem hadislerin arasına, uydurmaların karışmış olmasının dışında bir başka sorun ise hadislerin aktarılış şekilleridir. Hadislerin, Peygamberimiz(asm)'dan doğrudan aktarılan sözler olduğu zannedilir, oysa bu doğru değildir. Bunu hadis alimleri dahi iddia etmezler. Buhari başta olmak üzere pek çok hadisçi, hadisin sadece anlamının aktarılmasının yeterli olduğunu, asıl metni ezberlemenin şart olmadığını kabul etmişlerdir. Bu da aktarılan sözlere kişisel yorumların karışmasına sebep olmuştur. Kimi zaman hadisin başını ve sonunu bilmemek da önemli anlam kaymaları ortaya çıkarmıştır.

Örneğin, "Uğursuzluk üç şeyde olur; ev, kadın ve at" ifadeleriyle Peygamberimiz (asm)’a hadis atfedildiğini duyan Hz. Aişe (ra) şöyle konuşmuştur: "Allah'a yemin ederim ki Allah'ın elçisi bunu asla söylememiştir. O ancak şunu söylemiştir. 'Cahiliye ehli şöyle derlerdi: Uğursuzluk şu üç şeyde olur; ev, kadın ve at.”

Mezheplerin kurucuları, kuşkusuz değerli Müslüman âlimlerdir. Ancak şu da açıktır ki, dört mezhebin kuruluşunda da söz konusu hadisler etkili unsurlar olmuştur. Her biri kendi seçtikleri hadisleri kendi mezhepleri için esas kabul etmişlerdir. Dört imam, Kütüb-i Sitte'yi yani altı meşhur hadis kitabının toplandığı külliyatı yazan hadis imamlarının ölçülerinin dışına çıkarak kendi mezheplerini kurmuşlardır.

Hadis âlimleri ve mezheplerin sahih saydığı hadisler arasında bu kadar ayrılık varken, hadislerin asla reddedilemez olduğunu iddia edenler de ortaya çıkmıştır. Bu kişiler öncülüğünde, örneğin Buhari ve Müslim'deki tek bir hadisi bile inkâr edenin kâfir olacağı safsataları yayılmıştır. Daha da ileri giderek, hadislerin Kur’an ayetlerinin hükmünü kaldıracağını dahi iddia edenler çıkmıştır.

Sonuç olarak, Kur’an ile sağlamasını yaparsak;

Dinin hükümleri yalnızca Allah'ın indirdiği kitaplarla belirlenir.

Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı. (Saffât Suresi, 154-157)

Her dönem Allah tarafından korunan ve tahrif edilemeyen tek kaynak Kur'an'dır.

Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez(Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir. (Fussilet Suresi, 41-42)

Allah'ın elçileri sadece Allah'ın indirdiği kitapta yazanlarla hüküm verebilirler.

De ki: "Ey insanlar, ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi)yim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz. (A'raf Suresi, 158)

Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır. (Maide Suresi, 49)

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum