ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Referanduma Doğru

14 Mart 2017 - 21:14

16 Nisan referandumu yaklaştıkça bazı kesimlerin ülkede gerginlik meydana getirmek istediği görülüyor. Toplumu gerecek, neredeyse ‘vatanseverler’ ve ‘hainler’ olarak ikiye bölecek açıklamalar yapılıyor.

Referandumun adeta bir hıyanet turnusolu gibi gösterilmesi çok büyük hata. Bizler 17 Nisan’da da birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Öncelikle marjinal söylemleri bir tarafa bırakmalıyız. Hepimiz bu ülkenin birer evladıyız ister evet, ister hayır diyelim.

Aramızda görüş ve uygulama anlamında çeşitli farklılıklar olsa da, birbirimizin kardeşi olduğu gerçeğini unutmayalım. Vicdanlı insanlara düşen, kardeşliği korumak ve güçlendirmek olmalı.

Akılcı olmalı, akılcı bakmalıyız. Pozitif konuşmalı, sözün nereye gideceğini hesaplayarak, düşünerek konuşmalıyız. Birbirimizin nefsini harekete geçirecek sözlerden kaçınmalıyız. Birbirimizi hain ilan etmek yerine dostluk, kardeşlik ve muhabbet ruhunu geliştirme çabası içinde olmalıyız.

Kimse kimseye tercihi sebebiyle hesap soramaz. Bu konuda kutuplaştırıcı ve cepheleştirici söz ve davranışlardan kaçınmalıyız. Medya da bu konuda hassasiyet göstermeli.

Biz geçmişte çok fazla dezenformasyon örnekleri gördük. Yalan haber ve resimlerle insanlarımız provoke edilmeye çalışıldı. Ne yazık ki birçok insan da provokasyonlara aldandı. Artık aldanmayalım.

Sadece seçim sandığı önümüze geldiğinde oy vererek demokrasiye sahip çıkılmıyor. Asıl çabamız provokasyonlara karşı demokratik bir duruşla olmalı.

Referandumda bizler özgür irademizi kullanarak samimi kanaatimizi ortaya koyacağız.  Kimse korkutma mantığı ile bir yere varamaz. Korku ile değil, vicdan ve sağduyu ile oy kullanacağız.

‘Hasta Adam’

Bugün Türkiye’nin ‘hasta adam’ olmadığını fark eden derin güçler, gelişen Türkiye’nin önünü kesmek için pusuda bekliyorlar. Türkiye’nin lider konumu, menfaatlerine ters düştüğü için özellikle İngiliz derin devleti çok rahatsız.

Bir zamanlar Osmanlı'ya 'Hasta Adam' lâkabını takan İngiltere'nin eski başbakanlarından H. H. Asquith şu sözlerle meydan okuyordu; "Osmanlı Devleti ölüm döşeğine yattı. Dünya için bir şer ve fenalık yuvası olan bu hasta bir daha canlanamayacak." (Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi)

"Yenilenlerin tarihini, yenenler yapmıştır" diyor Berthold Brecht. Yıllar boyu dünya siyasetini tek merkezden yönlendirerek tarih 'yapan' Deccal'in organize ordusu İngiliz Derin Devleti'nin, deşifre olduğu için delirmesi de işte bu yüzden.

Deccaliyetin, Avrupa çapında Türkiye'yi yalnızlaştırmaya yönelik bir planı olduğu açık. İngiliz derin devleti’nin Türkiye'yi yalnızlaştırma oyununu bozmak için yatıştırıcı ve itidalli davranmamız lehimize olur. Oyun bu şekilde bozulabilir, gerginliği tırmandırmak çözüm olmaz.

Deccaliyetle yapılacak mücadelede İslam ülkeleri de dilerim bizimle olsun, Allah’ın emrettiği gibi; “Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39)

İhtilaflar, tartışma, çatışma, ihtiraslar ve düşmanca taraf tutmak kuvvetimizi hiçe indiriyor. Oysa aramızda nefsani ihtilaf değil, aklın ve vicdanın yol göstermesiyle ittifak olmalı.

Dağdaki çobanın da kentteki profesörün de özgür iradesi ile atacağı oya saygı duymak gerekir. Sandığa hepimiz vicdanımızla gideceğiz. Evet ya da hayır; halkımızın vicdanıyla aldığı karar olacaktır.

Yoğun bir fitne döneminden geçiyoruz. Ülkemiz üzerinde hiç olmadığı kadar şiddetli bir baskı var. O yüzden yapılacak referandumda "evet" demekte fayda görüyorum. Yeni anayasa kabul edildikten sonra da uygulamada -varsa- eksik ya da hatalar yeniden düzenlenebilir.

Attığımız zaman Allah atar. Bizim için en hayırlı olanı yaratır. Sonuç şimdiden ülkemiz ve insanımız için hayra vesile olsun.

YORUMLAR

  • 0 Yorum