ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

En Karanlık Gece

13 Temmuz 2020 - 18:23

Devletin kılcal damarlarına sinsice sızan FETÖ'nün, o 15 Temmuz akşamı devletin silahlarını millete doğrultmasının üzerinden 4 sene geçti. O karanlık gece, hain işgal girişimine maruz kalan Türk Halkı, demokrasiye sahip çıkarak bir destan yazdı. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyen halk, darbeci hainlere canı pahasına geçit vermedi ancak demokratik yönetimi ortadan kaldırmayı hedefleyen bu sinsi örgüt, 251 vatandaşımızı şehit etti.

Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ mensubu ve bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8 binin üzerinde askeri personelin, savaş uçakları da dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank 246 zırhlı aracın ve 4 bine yakın hafif silahın kullanıldığı işgal girişimi, tarihimize kara bir leke olarak düştü.

Devletin emanet verdiği silahları kendi halkına doğrultarak emanete hıyanet eden asker üniformalı teröristler sadece silahlardan değil, tanklardan ve helikopterlerden de silahsız halka kahpece kurşun yağdırdılar. Sivil halkı acımasızca tanklarla ezdiler. Her darbe korkunç ve ürkütücüdür ancak hiçbir darbe, ülkenin halkını nefretle katledecek böyle bir zulüm ve cinnet hali sergilemedi.

Diğer Ortadoğu ülkeleri gibi, 150 senedir kurulan plânlar dahilinde dış ve iç müdahalelere maruz kalıyoruz. Derin güçler ve piyonları darbe, iç savaş, işgal gibi karanlık plânlarla ülkemizi zayıflatma çabasında. O gece de birlikte hareket ettikleri FETÖ’cü bir grup asker tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminden büyük bir başarı bekliyorlardı ancak o zafer gerçekleşmedi. Türk askeri, Türk polisi ve Türk halkı, o gece sergiledikleri büyük bir cesaretle o alçakça girişimi durdurdular. Dünya tarihinde ilk defa böyle büyük çaplı bir darbe girişimi, sivil halkın da gayreti ve desteği ile engellendi. 

Halkımız o gece Allah ve vatan aşkıyla yiğitliğini, kararlılığını, ne denli gözü kara olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Korkmadı, çekinmedi, geriye dönmeyi düşünmedi, direndi. Türkiye’nin bir darbe ülkesi olmadığını sokaklarda kimi şehadet, kimi gazilik bedeli ödeyerek gösterdi. 

15 Temmuz gecesi kalkışmanın saati ve seyrinden başlayarak, kader dahilinde müthiş kırılma noktaları yaşandı. Bunu hesaba katmadıkları için olacak ki yaşananlara, “kontrollü darbe”, “sahte darbe”, “tiyatro” diyenler oldu. Eğer bu işgal girişimi başarılı olsaydı, gerçek olduğunu söylemeyecekler miydi? 15 Temmuz gecesi NATO gemileri Karadeniz’de, İngiliz gemileri İzmir yakınında Türkiye’yi kuşatmıştı. Güney Kıbrıs’taki İngiliz Üssü de İngiliz askerleri ile doldurulmuştu. Büyükada’da ‘esrarengiz’ toplantılar düzenleniyordu. Asıl amaç Irak’ta, Suriye’de, Libya’da olduğu gibi iç savaş çıkarmaktı. Üniformalı teröristlerin, "Her yere ateş edin, her yeri bombalayın" emirleri halka rağmen uygulanabilseydi tüm ülkeyi denizden ve karadan cehenneme çevireceklerdi. Başarısız olunca, olayı hükümete yıkmaya kalkmak ise bir başka alçaklıktı. “Darbe tiyatroydu”, “darbe kontrollüydü” ifadeleri hezeyandır. Diyenlerin anlayamadıkları, Allah'ın korumasıdır.

Olası bir işgal/savaş durumunda Türkiye direnir mi direnmez mi, bunu denediler 15 Temmuz'da. Âdeta ön tatbikat yapıp korkup korkmadığımızı, irademizi, işgale müsait olup olmadığımızı denediler. Anladılar ki müsait değilmişiz… Sonuna kadar özgürlüğümüze ve demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ve yeniden denemeye kalkışırlarsa bilsinler ki artık acemi de değiliz, tecrübeliyiz. Bilsinler ki daha fazla kaynaşırız; bir oluruz, iri oluruz, diri oluruz. Hepimizin canı Allah'a feda. Ne yapabilirler en fazla? Şehit edebilirler. Ki o da bizim duamızdır;

"Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” (Tevbe Suresi, 52)

Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü mitingindeki konuşmasında ifade ettiği gibi “Geri dön öleceksin' diyenlere, bugün ölmeyeceğiz de ne zaman öleceğiz diyen millete kim zincir vurabilir?"

Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye’nin varlığı tüm dünya için önemlidir. Türkiye Ortadoğu’da insan hakları, sosyal adalet, demokrasi, özgürlük, laiklik gibi değerlerin garantisidir. Bir 3. dünya geleneği olan darbeler, artık yaşam alanı bulamayacaklardır.

İhanet içindekiler artık anlasınlar ki bu halka rağmen darbe olmaz. Artık anlasınlar ki gece yarısı tankların üstüne çıkan bu halk, oynanan oyunu daha başında bitirdiği gibi, bir daha olursa yine bitirecektir. Bu ülkede bir tane bile hain kalmayana kadar milletçe mücadelemiz sürecektir.

İletişim Başkanı Sn. Fahrettin Altun, bugün Sabah Gazetesi'ne verdiği röportajda, bugünden baktığında 15 Temmuz'u şöyle özetliyor; "İlk günden beri 15 Temmuz'u sadece bir darbe girişimi olarak görmedim. Hem işgal hem de darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık o gün. Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kastedilmesi, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı'nın bombalanması, direnen milletimize kurşun yağdırılması topyekün bir işgale girişildiğinin en net kanıtıydı zira. Dolayısıyla milletimizin o gün verdiği destansı mücadeleyi, şehitlerimizin hangi şuurla şehadete yürüdüğünü, gazilerimizin ve kadınıyla genciyle yaşlısıyla milletimizin, hangi inançla mermilere doğru yürüdüğünü iyi idrak etmemiz gerekiyor. 15 Temmuz direnişimiz dünyanın başka bir yerinde göremeyeceğiniz bir zafer destanıdır. Milletimizin, bağımsızlığına, iradesine ve liderine canı pahasına sahip çıktığı bir gündür. Milletçe ölüm korkusunu yendiğimiz, sarsılmaz bir imanla dimdik yürüdüğümüz bir andır. Maneviyatı, toplumu ortak bir duygu etrafında birleştirebilen ender olaylardan biridir. Minarelerden yükselen salâları her işittiğimizde aynı duyguyu yüklendiğimiz, saf bir imanı kuşandığımız tarihtir. Dolayısıyla her geçen gün değerini daha çok anladığımız, şehitlerimizi minnetle yad ettiğimiz ve üzerine daha çok düşündüğümüz ve bir tarihtir 15 Temmuz."

"Bugün yaşadıklarımızı ileride okuyanlar büyük tabloyu çok daha rahat görecekler ve milletçe verdiğimiz mücadele çok daha net anlaşılacaktır. Biz ise bugün verdiğimiz mücadelenin ya da ödediğimiz bedellerin sıcaklığıyla yaşıyoruz. Zira bağımsızlık ve milli irade mücadelemiz hala devam ediyor. Millet ve devlet olarak hala o kanlı darbe girişiminin artçılarıyla mücadele ediyoruz. İçeride ve dışarıda teröre karşı verdiğimiz mücadele, FETÖ'nün sızdığı kurumlardan temizlenmesi, uluslararası ilişkilerde Türkiye'nin artan etkinliğine karşı geliştirilen dirence karşı duruşumuz. Tüm bunları yaşarken bir yandan 15 Temmuz'u unutmamak ve unutturmamak çok önemli. O gece ortaya konan diriliş ruhunun, manevi ve siyasi manasını çok iyi anlamamız ve anlatmamız gerekiyor."

Türkiye bugün 15 Temmuz’daki başarısız işgal girişiminin verdiği hasarları onarıyor. 15 Temmuz’a tiyatro demeyi sürdüren, Tayyip Erdoğan nefreti yüzünden FETÖ ve PKK desteği alan 'kullanışlı'ların sayısı oldukça fazla. Kısacası, 15 Temmuz halâ bitmedi. Dikkatli olmalıyız, her an teyakkuzda olmalıyız.

Ülkemiz sürekli olarak dikkatli ve uyanık olunması gereken zorlu günlerden geçiyor. Ama ümitsizlik asla yok. Zorluk ve sıkıntılar daha güçlü, daha huzurlu, daha kaynaşmış, daha modern bir Türkiye’nin kapılarını açacak. Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye’nin varlığı tüm dünya için gerekli. Allah’ın dilemesiyle öyle de olacak.


 

YORUMLAR

  • 0 Yorum