ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

"Gerçekten Ben Rabbime Hicret Edeceğim"

30 Kasım 2020 - 15:17

"Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Ankebut Suresi, 26)

Kur’an’da Hz. Lut(as)’ın söylediği haber verilen bu sözler ne anlama geliyor? Nasıl olacak Rabbe hicret?

Allah'a hicret, insanın Rabbini tanıdıktan sonra yanlış davranışlarını, düşüncelerini, alışkanlıklarını, kısacası geçmişine dair her şeyini bırakarak yalnız Allah'a yönelmesi ve yalnız O'nun istediği gibi yaşamasıdır. İnanan insan hicret ederek Rabbine gönülden teslim olur, tek dost ve vekil olarak O'nu bilir ve Rabbinin himayesine sığınır. 

Hicret, insanın her türlü riski ve zorluğu göze alarak tüm kurulu düzenini, yaşadığı din dışı cahiliye toplumunu, yakın çevresini, evini yalnızca Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak amacıyla terk etmesidir.

Bu yolculuğa çıkan insan, terk ettiği cahiliye toplumunda yaşamın en temel kıstası olan "herkes ne der" mantığından tamamen kurtulacaktır. Çünkü insanların hoşnutluğuna dair endişeler yaşandığı sürece katıksız bir imandan söz etmek zordur.

Hicret kalben, ruhen bir kopuştur. Karanlıklardan aydınlığa çıkaran, kurtuluşa ulaştıran fiili duadır. Hayatı zorlaştıran gereksiz korkulardan, endişelerden, üzerimizdeki zincirlerden kurtuluştur. Sonlu olan ne varsa terk ederek, sonsuz olan Sevgiliye yol almaktır.

Bu yolculukla, nefsani ve dünyevi tüm bağlar kopar. Zahirde kayıp gibi görünse de en büyük nimetlerin kapılarını açar. Katıksızca yöneldiği bu yol, insan için gerçek kurtuluşun yoludur. O yol, kalkmak için düşülen yoldur.

Hepimiz, hayatımızın bir döneminde benzer bir yolculuk yaşayabiliriz. Bu, bazen daha farklı şartlarda, daha farklı mekânlarda gerçekleşebilir.

Şimdi…
Hicrete karar verdin... Çünkü iç dünyanda hep daha iyiye, daha güzele, daha doğruya varabilmeyi arzu ediyordun. Şimdi bunu fiili dua halinde gerçekleştireceksin. Korku ve umut içinde; Araf'da gibi.

Hicret yolunun başında önce enaniyetini, kibrini bırakman lazım. Şeytanı, Allah'a iman ve itaatten alıkoyan kibri idi hatırla. Hedefine varabilmek için önce bunlardan kurtulmalısın. 

Şimdi düşün; neleri bıraktın ardında?.. Yanlış davranışlarını, düşüncelerini, alışkanlıklarını, kısacası geçmişine dair her şeyini, değil mi? O halde yalnız Allah’a yönel, O’na gönülden teslim ol ve himayesine sığın.

Hayatını zorlaştıran gereksiz korkulardan, endişelerden, üzerimizdeki zincirlerden kurtulacaksın. Sonlu olan ne varsa terk et, kendine eziyet ederek sırtında taşıdığın yükleri burada bırak.

Sonra, bugüne kadar doğruları ve gerçekleri görmekten seni alıkoyan gaflet perdelerini... Perdeler yavaş yavaş iner. Her adımda birkaç perdeni bırak, o zaman önünü daha rahat görebilirsin.

Mücadelen büyük. En büyük düşmanın kendi içinde; nefsin. Yolda zaman zaman sana eşlik edecek. Bu mücadele, Peygamber(as)'ın ifadesiyle mümin için en büyük cihad. Şeytanın etkisindeki nefsinin bencil tutkuları, onu ilâh edinmeni ister. Sen "hayır" demeyi bil. "İşittim" de, "itaatim size değil" de. "La İlahe İllAllah" de ve Allah'tan başkasını reddet. Ki yardımcın da var. Onu dinle. O; vicdanın. O, Allah'ın her zaman doğruyu işaret eden sesi. Onu hep diri tut, ölü olması gereken nefsin. Unutma; nefsinden vicdanına kaçacaksın.

Geçmişteki hataların için önce bağışlanma dile. Zaafların ve acizliklerinin farkındaysan aynı hatalara, günahlara dönmemek için Rabbine dön, tevbe et.  

Gaflete kapılıp aynı günahı tekrar işleyebilirsin belki ama Allah’ın rahmeti sonsuz. Bu kucaklayıcı rahmeti sebebiyle defalarca tevbeni bozsan da, gerçekten nasuh/kesin bir tevbe ile O’na sığınabilirsin. Kolunda kesik varsa, yara bandına bakmak yerine, hemen yaraya yapıştırmalısın.
 
Sonra sabrı yerleştir kalbine. Yaşadığın her zorlukta Rabbini hatırlayacaksın ki zorluklar kolaylaşsın. İmtihanlar yaşayacaksın üst üste ama tevekkülün ve sabrınla her zorluğun üstesinden gelebilirsin. Her zorlukta bilenir; bilendikçe keskinleşir, incelir; inceldikçe güçlenirsin.

Şimdi, Allah'a güvenmeli ve teslim olmalısın. Ölümü, ahireti, sonsuz cennet ve cehennemi sürekli akılda tutmak ve tüm bunlara kesin bilgiyle iman etmek Rabbine teslimiyetini artırır. Allah’ın belirlediği kaderine razı ol, o zaman O da senden razı olur. Sana taşıyamayacağın yükü yüklemeyen, sen "şer" gibi görsen de senin için en hayırlısını yaratan Rabbine.

Vefalı olmalısın. Mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır vefa. Rabbinin rızasını kazanma yolundaki engel ve zorlukları aşmak için hayatın boyunca ihtiyaç duyacağın üstün ahlâk özelliğidir. Sevgi, şefkat, merhamet, hamiyet, yiğitlik ve vefa gibi duygular senin silahın. Unutma.!

Rabbine verdiğin sözlere sadık kalmalısın. "Ben Allah'ın kuluyum... Ben yalnızca Allah'a kulluk ederim... Dinim İslam'dır" demiştin. Sadakatle Allah'ın sınırlarını koru, kulluk sorumluluğunun bilincinde ol ve Allah'ı derin bir aşkla severek bu sözlerini fiili olarak da doğrula.

Her yandan Allah'ın nimetleriyle kuşatılmış olduğunu gör. Hiçbirine kendin güç yetiremezsin. Yalnızca Rabbinin dilemesiyle bu nimetlere kavuşabilirsin. Şükret; verdiği her nimet ve güzellik için, hem sözle hem de içten Allah'a minnet ve teşekkürün ifadesi olarak. 
 
Kendine ait olduğunu düşündüğün bedenin, zekân, sağlığın ve gücün de gerçekte bu nimetlerin bir kısmı. Bu güzellikleri veren Rabbine şükretmezsen nankörlük etmiş olursun. Allah dünya hayatındaki tüm nimetleri, kulunun şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğini ortaya çıkarmak için yaratır çünkü. 

Yolda buraya kadar yaşadıklarından öğüt alıp, ders çıkardın mı? Öğrendiklerini unutmamak ve bundan sonraki hayatında uygulayabilmek için, kararlı olmak, yeniden düşmemek, yolun başına dönmemek için Rabbine sığın, dua et. Sonsuz aczinle, sonsuz güç sahibinden iste. Duan kadar değerlisin.

Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 218)

YORUMLAR

  • 0 Yorum