ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

İnkârcıların Yürek Acısı

29 Mart 2021 - 14:24

“Gerçek şu ki, inkâr edenler, (insanları) Allah’ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkâr edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.” (Enfal Suresi, 36)

Peygamberimiz(asm) döneminde olduğu gibi tüm zaman ve mekanlarda Müslümanların, kendilerini zayıflatmaya ve hatta yok etmeye çabalayan dış ve iç düşmanlarla çevrelendiği açıktır.

Allah, kimi inkârcıların mutlaka tüm güçlerini Müslümanlara karşı mücadele için kullanacaklarını Kur’an’da haber veriyor. Peki inkarcılar, dünyada sunulan imkanları neden dünyevi zevkler için değil de müminlerle mücadele etmek için kullanıyorlar?

Allah’tan yüz çeviren, dünyanın ve dünyaya dair her şeyin sonlu olduğuna ve ölüm ile birlikte ahirette yepyeni bir yaratılışla yaratılıp sonsuza dek yaşayacağı gerçeğine inanmak istemeyen kişi korkunç ve dehşetli bir bekleyiş içindedir. Böylesine batıl ve sapkın inanca sahip kişi, bu durumun farkında değilmiş gibi görünmek ister. Amacının dünya hayatını doya doya yaşamak olduğunu iddia eder. Yarını düşünmediğini, ‘Carpe Diem’ mantığıyla yalnızca anı yaşadığını söyler. Ancak bu kişi –her ne kadar saklasa da- bilinçaltında “yok olma”nın korkusunu taşır. Zaman ölümüne doğru akmaktadır ve mutlak varlığına inandığı dünya hayatı, yavaş yavaş sona ermektedir. Ve yine kendi batıl inanışına göre ölümle birlikte ‘yok oluş’ gerçekleşecektir. Bu düşünce korkunçtur; yok olmak gerçek anlamda dehşete düşürücüdür.

Yaşam amaçları, kısa dünya hayatından mümkün olduğunca yararlanabilmek olan bu ruh halindeki bir kişilerin, kendilerince yok olmadan önce, maddi- manevi tüm imkanlarını yalnızca dünyevi ve maddi çıkarları doğrultusunda harcaması beklenir. Ancak böyle olmaz; çok sayıda inkârcı imkanlarını dünyevi zevkleri için değil, Müslümanlarla mücadele için kullanırlar. Güçlerini, paralarını, zamanlarını, kısaca imkânlarını Allah’a ve Kur'an'a karşı çıkmak ve Müslümanları güçsüz düşürebilmek için harcarlar.

“İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak, onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir… (Yunus Suresi, 21) ayeti ile Allah, bu kişilerin durumlarına dikkat çeker.

Zor zamanlarında Allah’a yönelen inkârcılar, Allah'ın rahmetiyle sıkıntıdan kurtulduklarında, bu durumu kendilerinden zanneder, Müslümanlara düzen kurmayı sürdürürler. Dünya hayatını, sahip olduklarını kaybetmek, yaşlılık ve ölüm korkusu gibi onlarca korkuyla yaşayan inkârcıların, Müslümanların aleyhine kötülük düzenleyip örgütleyerek geçirmeleri gerçekten mucizevi bir olaydır. İmanı yaşamayan, tevekkülü bilmeyen bu kimselerin buna güç yetirebilmeleri ilginçtir. 

Allah onları imtihan gereği, Allah taraftarlarıyla mücadele etmeleri amacıyla özel olarak yaratmış, kurdukları hileli düzenleri onlara çekici kılmıştır. Ancak bilmezler ki; Allah'ın sünneti gereği inananlar her zaman güçlüdürler ve Allah her zaman onların yardımcısıdır. Onların kurdukları tuzaklar dağları yerinden oynatacak kadar güçlü de olsa, Allah taraftarları her zaman galip gelecektir.

İnkârcılar dünyada yapıp ettikleri kötülüklerin karşılığını zahiren hemen almıyorlar gibi görünebilir. Ancak onlar cezalarını almışlardır. En önemli ceza da sevgiyi kaybetmiş olmalarıdır; Allah onların kalplerindeki sevgiyi almıştır. Adeta boş, yeşilliği olmayan bir kütük gibidirler; hiçbir işe yaramazlar.

Dünya hayatının göz açıp kapama süresi kadar kısa, geçici ve sonlu olduğunu kavrayıp, sonsuz olan ahireti önceleyen insan için ise hiçbir şey Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaktan önemli değildir.

İmanî zafiyet içinde, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, “Dünyanın çivisi çıkmış, ben mi düzelteceğim?” mantığı ile Allah yolunda aşkla mücadele olmadan bir hayat… Oysa Allah mücahit kulunu seviyor. “Onlarla en güzel bir biçimde mücadele et" buyuruyor. Kötüler, insanlara zarar verir ve bunları haklı bir mücadele için yaptıklarını ileri sürerken, mümin, evde oturarak ecir artmayacağını bilir. Allah'ın rızasını ve rahmetini kazanmak için Kur'an'ın deyimiyle mücahit olmak gerekir. Mücahit, ‘fitnenin beyni’ni yok etmek için fikir mücadelesi yaptığı ve güzel ahlâkı hâkim kılma konusunda ciddi bir çaba gösterdiği için mücahittir.

Bir mücadele ortamı var. Allah bizi bu ortamda yetiştiriyor ve bu bize bir güzellik veriyor, hayata bir anlam veriyor. Aslında mücadele olmasaydı, sadece yemek içmek, gezip dolaşmaktan ibaret bir hayat anlamsız olmaz mıydı? Böylece düşünme gücümüz artıyor, ufkumuz genişliyor, derinliğimiz artıyor.

Ayrıca müminlere sevgi gücümüz de artıyor ki bu çok önemli. İnkârcılara baktıkça imanın, aklın, şuurun önemini, müminlerin değerini daha iyi anlıyoruz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum