İBRAHİM GÖÇMEN

İBRAHİM GÖÇMEN

[email protected]

HAYDAR KARADUMAN’I UĞURLARKEN

06 Eylül 2019 - 00:26

Hemşerim,  1963 yılların da Hasan Varol ortaokulunda sınıf arkadaşım ve daha sonra Meslektaşım yol arkadaşım rakı masalarında birlikte kadeh kaldırdığım yoldaşım acı tatlı günlerde bodrumlarda düzlüklerde beraber geçim mücadelesi verdiğimiz kader arkadaşım.

İkimizde Akçadağ’ın bir köyünde o 1951 yılı sonlarında ben 1952 yılının Mayıs 25 de olmuş meydana gelmişiz. İkimizin de babasının adı Mehmet ikimizin de annesi çok erken öbür dünyaya göç etmiş ikimizin de iki kızı iki oğlu olmuş her ikimizin de birer oğlu hakka yürümüş neticede ikimizde gazetecilik mesleğinde 1989 yılında birleşmiş eski değil eskimeyen dost olmuş insanlardık.

1989 yılında ilk Gazeteciler cemiyeti kurulduğunda ben bir kamu kuruluşunda çalışırken on yıllık sürgün hayatımı tamamlamış ve Malatya'ya dönmüştüm. Haydar abi ile tekrar birlikte olduk ve HAMLE gazetesinde uzun süre köşe yazıları makaleler yazdım.

Her ne kadar bir müddet sonra bazı nedenlerle köşe yazılarına son verdiysek te dostluğumuz arkadaşlığımız aynı hız ve tempoda devam etti.

Özellikle 1990 yılları başında HAMLE gazetesinin kendi binalarının altında eski agora meyhanesinin olduğu bodrumda çıkarıldığı dönemde ikimizde daha genç denilecek yaştaydık.

Haydar başkan daha önceleri özellikle benim olmadığım 80' li yıllarda çok sevdiğimiz ikimizin de ortak dostu abisi Erhan Kırçuval abimiz le oturur kalkar akşamları da birer kadeh götürürlermiş.

Erhan abi de genç yaşta hakka yürüyünce zaten tam da o zamanlarda ben Malatya' ya gelince her akşam mutlaka beni yakalıyor bırakmıyor ya Malatya 'ya ve doğu illerine mahsus olan oşkin ya da elli bir oynarken kadehlerde yuvarlanmaya başlanıyordu.

O zaman Haydar ağabeyimin 4 tane Hüseyin’i vardı Birincisi kendi matbaasını kullanan merhum Sarı Hüseyin diğeri yine matbaacı Kara Hüseyin, Deli Hüseyin ve köylüsü akrabası  üniversitede ev arkadaşı Amcaoğlu Hüseyin bunlar her zaman yanında olur hiç kimseyi bulamazsa bunlarla çok çekişmeli kağıt oyunları oynar neticede kendisi de kazansa onlara mutlaka bazı kıyaklarda bulunurdu.Bütün bunlar böyle devam ederken Haydar abi nin hakka yürüyen büyük oğlu Merhum Mehmet ve eşi zannediyorlar ki ben her zaman Haydar Karaduman' ı kandırıyor ve kadeh işlerine sürüklüyorum.

Her ikisi de bir şekilde bana düşman olmuşlardı.Hâlbuki Haydar abi benden büyük ve gazete sahibi aklı başında ne ettiğini bilecek akıla sahip ve bizlerden çok akıllı ve hesabını kitabını bilen bir adam. Benim onu kandırmam söz konusu bile olamaz olmaz. İşin garibi O beni kandırıyordu şuraya gidek şunu yapak gibi…..

Evet, biz her gece beraberdik ancak ben o günlerde de sonradan da bir gün “ Haydar abi gel oturalım “ demedim hep o beni zorlardı ben de Haydar ağabeyi hiç kıramazdım kırmadım.

Haydar abi gerçekten normal zamanlarda hiç konuşmayan konuştuğu zaman da kelimeleri seçerek konuşan edebi dili özellikle kalemi çok anlamlı ve düzgün bir gazeteciydi yazardı.

Haydar abi ile aynı içerikli yazılar yazardık ancak yazıları okuyan muhataplar benimle kavga eder Haydar abiye teşekkür ederlerdi.

Haydar abi ile onlarca kez İstanbul, Ankara ve diğer illere seyahat ederdik. Bütün seyahatlerde otellerde mutlaka ikimiz aynı oda da kalırdık çünkü ikimizde aynı yemeği yiyip aynı içecekleri içiyorduk dolayısıyla hiç kimseyi rahatsız etmemek için beraber olurduk.Haydar Karaduman benim gördüğüm ve yaşadığım süreçte  Rahmetli Erhan kırçuval dan sonra Malatya'da basının en duayen ve kalemi en düzgün gazetecilerdendi. Bu gün onların çıraklarından ve sırdaşlarından yetiştirdiği en önemli gazetecilerden birisi Vahap Güner'dir. Diğer bazıları da vardır ancak Haydar abinin yanında Vahap Güner'in yeri başkadır başkaydı.

Vahap Güner son on – on beş yıllık süreçte gerek haydar abinin gazetesi HAMLE nin çıkarılmasında gerekse de Malatya gazeteciler cemiyetinin yaşamasında çok önemli rol oynamış Haydar abiyi hiç terk etmeden hep yardımcı olmuştur.

Örneğin bir gün Haydar abi ve Vahap Güner o günün valisi ile röportaj yapmaya giderler. Hoş beş ten sonra ses cihazlarını açarlar ve röportaja başlarlar. Sorular cevaplar derken bitirir çıkarlar.

Gazeteye geldiklerinde ses cihazını dinlemek ve çözmek istediklerinde birden ikisi de donar kalır çünkü ses kaydı arıza yapmış ve hiç kayıt yapılmamış.

Kara kara düşünürlerken Vahap geçer daktilonun başına ve başlar baştan sona kadar yazmaya ve neticede bir iş ortaya çıkar gazeteye verirler. İkinci gün gazeteyi ve röportajı okuyan vali bey haydar abi ve Vahap Güner'e teşekkür eder.

O nedenle Vahap Güner'in çok zeki ve pratiğinin çok mükemmel olduğunu bu nedenle yetişen en iyi gazetecilerden biri olduğunu hep söylerdi. 

Hatta hep anlatırdı geçmiş zamanlarda Çağlayanların Malatyaspor başkanlığı döneminde Haydar ağabey hep gördüğü eksiklikler ve Malatyaspor'a verilen zararları görerek yönetimi ve başkanı eleştiriyor.

Gel zaman git zaman Haydar abi ve Vahap Güner' in de bulunduğu bir kongrede bu çağlayan denilen başkanın adamları yağcı yalakaları Haydar abiye saldırmaya kalkarlar Vahap  Güner o zaman Haydar abiyi korur ve fiske vurulmadan kaçırırlar. Bunu hiç unutmaz o nedenle de Vahap Güneri hep sever “ ah da vefa “ der di.

Tabii merhum Haydar abimizi başkanımızı birkaç A4 kâğıdına sığdıracak şekilde anlatmamız mümkün değil.

Onu sonsuza uğurlamak da kolay değil di.Ancak tabir caizse “ Dünya ve yaşam devam ediyor “ ve “ doğdun mu öleceksin” mantığı ile baktığımızda kimsenin de bu Dünya da sonsuza kadar kalamayacağına göre Arkadaşımızı yoldaşımızı masa arkadaşımızı ben inanıyorum ki o bir Dünyanın en müstesna yerine yolladık yolcu ettik.

Tüm Malatya üzüldü tüm bürokratlar siyasetçiler Malatyalılar Malatya dışında yaşayan tanıdıklar üzüldüler.Ben başta eşine oğlu Bektaş' a kızları Gülşen ve benim hep bıdılığ dediğim ismini şu an anımsamadığım her iki kızlarına kardeşlerine yeğenlerine ve basın camiasına baş sağlığı ve sabır diliyorum.

Mekânı cennet olsun Allah rahmet etsin.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum