Avrupa’da birbiri içine sıkışmış ülkelerin ekonomisine bakıp daha sonra bunu kendi ülkemin zenginlikleri ile kıyasladığım zaman, “biz nerede yanlış yapıyoruz ya da bizim eksiğimiz ne?” diye kendime sorasım geliyor. Örnek vermek adına söylüyorum neredeyse her yıl cari fazla veren ekonomisi ile bir Almanya’nın sahip olduğu şartlar ile ülkemiz şartlarını kıyasladığımda, biz bunca imkâna rağmen neden bir Alman Ekonomisi kadar ya da ondan daha güçlü olamıyoruz?
Osmanlının son zamanlarında, Osmanlıyı yıkmak için çaba gösteren düşman ülkeler ve içimizdeki hainler, Osmanlıyı tüm yeni buluşlara yeni gelişmelere kapatarak, Osmanlının ekonomik açıdan geride kalmasını sağlamış, sonrasında kapitülasyonlar ve her türlü ayak oyunları ile koca bir imparatorluğu kendilerine bağımlı hale getirmiş, kendi deyimleri ile önünü göremeyecek kadar kör ve ilerleyemeyecek kadar topal bırakmışlardır. Ekonomik açıdan gücünü kaybeden, kendi tebaasına eskisi gibi sahip çıkamayan, bakamayan, koca bir imparatorluk iç ve dış hainlikler ile iyi adamları da bizzat kendi eli ile yok ettirilmek sureti ile önünü göremez bir hale de getirilmiştir. Sonrasında ise malum olduğu üzere bu iç ve dış hainler kendi deyimleri ile bu kör ve topal adamı ortadan kaldırmak için hep birlikte saldırmışlardır.
Bunun sonucunda neredeyse dünyanın üçte birine hükmeden bir imparatorluk yok olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu imparatorluğun küllerinden onca yaşanan acı, onca şehit ve gazimiz sayesinde adeta yeniden doğmuştur. Peki ne oldu, o gün dışardan bizim canımıza, vatanımıza kast eden bu düşman devletler bu gün yok mu oldu, içimizdeki hainler tükendi mi dersiniz. Bende size bana cevabını bildiğiniz soruyu sormayın derim.
Bugün bu düşmanlık hala devam etmekte, gelişmekte olan ülkemizin önü bir şekilde kesilmeye çalışılmaktadır. Yine dışarda ilk fırsatta bize saldırmaya hazır dış düşmanlar ve içimizde yetiştirdikleri hainler aynı düşmanlıklarını devam ettirmekte ve fırsat kollamaktadırlar. En basit ve etkili oyun olan, “parçala, böl, kolay yönet ve önünü kes” oyunu yine bu iç ve dış düşmanlar tarafından, en etkin bir şekilde oynanmaya devam etmektedir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bu güne kadar, Osmanlıyı yıkan bu düşman ve hainler “mezhepsel, siyasal, etnik” oyunlar ve buna benzer bir sürü senaryo ile bu ülkenin çocuklarını birbirine düşman etmeye, kendi içinde huzursuzluk yaratarak, bu Devletin ilerlemesini, büyümesini, güçlenmesini önlemeye çalışmaktadır.
Bu ülke evlatları, başkalarına muhtaç olmamak adına canının, malının, namusunun tehlikeye girmemesi adına aynı gemide yol aldıklarını, aynı evin çocukları olduklarını unutmamalı; geçmişinden, daha dün yaşadığımız 15 Temmuz’dan ve bu gün yanı başındaki ülkelerde yaşananlardan -Suriye’de olduğu gibi- ders çıkartmalıdırlar. Bugün bizi birbirimize kinlendirenlerin, yarın zora düştüğümüz zaman hiçbirimizin gözünün yaşına bakmayacağını iyi bilmek gerekir.
Maalesef Cumhuriyetten sonra da bu iç ve dış düşmanların, hainlikleri ve planları bitmemiş sadece şekil ve şartlarını değiştirmişlerdir. Nitekim gerçek manada bu gün dahi eğer bazılarımız Cumhuriyetin bize kazandırdığı nimetleri, faydaları ve demokrasinin ne demek olduğunu tam manası ile çözebilmiş değil isek bunun sebebi yine bu bitmeyen düşmanlık ve hainliklerin sonucudur. Cumhuriyetten sonra da zaman zaman baskın gurup kim ya da hangi görüş olmuş ise diğer görüş ve ideolojilere kör baktırılmaya devam ettirilmiş, bu şekilde ülkenin birlik ve beraberliğine, ilerlemesine sekte vurulmaya çalışılmıştır. Zaman zaman bu baskın gurup veya görüşler; kendi gücünü kaybetmemek, kendi gibi düşünenlere güzel gözükmek, yeniden gücü elde etmek adına çeşitli doneler kullanılarak, kendi gibi düşünmeyen ya da kendi gibi olmayanlara mesafeli yaklaştırılmış hatta çoğu zaman kendinden olmayanları baskılayarak önünü kesmeye çalıştırılmıştır. Bunun gerçek sebebi ise bilinçaltına yerleştirilen bu hain planların işlemeye devam ettirilmesidir. Aslında güdülen amaç gücü elinde bulunduranların ya da bunların muhaliflerinin menfaat ve çıkarları değil toplumun bir ve beraber olmasının engellenmesi çabası ve çalışmasıdır. Bunu bir şekilde çeşitli doneler ( inançlı - inançsız, sağcı - solcu, Türk - Kürt vs ) kullanmak sureti ile topluma empoze etmeye çalışmışlardır. Nitekim ülkeyi yönetecek kişiler hangi alanda olursa olsun bu toplum içinden çıkmaktadır. Bu ülkenin evlatlarını, çeşitli doneler kullanmak sureti ile bölerek birlik olmasının önünü kesersen, o ülkenin ilerlenmesinin de önünü kesmiş olursun. Bunu sana dost olan yapar mı? Cevaba gerek dahi yok. Bu; bir ülkeyi geliştirmemek, ilerlemesini önlemek, insanları bir araya getirmemek adına, ayrı ve bilinçli bir oyundan, düşmanlıktan başka bir şey değildir.
Cumhuriyet kurulduktan sonra da, bu dış düşmanların ve içimizdeki hainlerin oyunları ile çoğu zaman gücü elinde tutan guruplar veya görüşler; ehli liyakat bilgi ve birikim sahibi olmasına rağmen, kendinden olmayanları bulundukları konuma ve yaptıkları işe göre hayatın hangi alanında mücadele verirlerse versinler ( bürokrat, iş adamı, kanaat önderleri gibi ) baskılamaya çalıştırılmışlardır. Çoğu zamanlarda bu oyunlar iyi işlemiş, çok iyi yetişmiş, bilgi, birikim, tecrübe, ehliyet ve liyakat sahibi insanlar, sırf kendileri gibi düşünmedikleri için bir kenarda bırakılmış, sırf kendi gibi düşündüklerine inandıkları için hak etmedikleri halde görev aldığı yere hizmet edemeyen işgal ettiği yer itibarı ile halkına mağduriyet yaşatan, topluma faydası olmayan insanlara görev verilmiş bu türden kişilerin önü açılmıştır. Bu hayatın her alanında bürokraside, iş hayatında, siyasette etkin bir şekilde devam ettirilmeye çalışılmıştır. Bunu yapandan çok yaptırana ve ardındaki plana bakmak kimsenin aklına gelmesin diye yine çeşitli doneler ile kafalar hep karışık bırakılmıştır. Zaman zaman da bu ülkenin yetiştirdiği vatanına milletine sevdalı iyi yetişmiş insanları, siyasette olsun bürokraside olsun bilimde olsun, hayatın hangi alanında olursa olsun, ya kazalara ya da faili meçhullere kurban dahi verilmiştir. Bizim acizliğimiz; kim olursa olsun, farklılığı ne olursa olsun, Vatanına-Milletine sevdalı bu yetişmiş insanlarımıza sahiplik edememek olmuştur. İnsanlar guruplara ayrılmış hatta aynı guruplar içinde dahi guruplar türetilmiştir. İçimizdeki hainler dıştan açıktan yapılanamayanı içten yapmaya devam etmişler / ettirilmişlerdir.
Bunun olmaması için, bu içerde ve dışarda hainliklerine devam eden düşmanların ekmeklerine yağ sürmemek için, “ siyasette, bürokraside, ticarette, sosyal hayatta, bilimde” kısacası hayatın her alanında, iyi insanlarımıza, yetişmiş ehil ve liyakat sahibi insanlarımıza sahip çıkmalı, destek olmalı; farklılıklarımızı zenginliğimiz sayarak, aynı kaderi paylaştığımızı unutmayarak, birlik olmalıyız. Kişilerin siyasi görüşleri, etnik kökenleri, dini inançlarından ziyade; Devletine ve Milletine bağlılıklarını, işlerinde ehil olmalarını, niyetlerini ve gayretlerini önde tutmalıyız. Sırf bizim gibi düşündüğü, bizim görüşümüze sahip olduğu, bizim gibi inandığı için, hak etmeyen insanları, hak etmedikleri yere getirmemeli, bu günümüze ve yarınımıza, gelecek nesillerimize kötülük etmemeliyiz. Bu ülkenin bayrağı altında yaşayan devletine ve milletine bağlı insanların farklı inanç ve düşüncelere sahip olması, birini diğerinden üstün kılmaz. Bunun aksini yapan ya da aksini düşünen insandan da bu ülkeye fayda gelmez.
Cumhuriyetin ilanının 97. yılını büyük bir onur ve gururla kutladığımız günü geride bırakırken başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarını tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Geçmişimizi unutmadan geleceğimize sahip çıkalım. Cumhuriyet yönetimi hiçbir gurup ya da tabakaya üstünlük tanımayan halkın kendi kendini yönettiği en güzel yönetim biçimidir. Farklılığımız her ne olursa olsun biz biriz, beraberiz ve aynı ülkenin çocuklarıyız. Cumhuriyet yönetimi farklılığımız ne olursa olsun hepimize aynı imkan ve fırsatları sunmaktadır. Halk olarak bizlere düşen görev ise farklılığımız ne olursa olsun içimizdeki iyilere sahip çıkmak, aramıza nifak sokmaya çalışanlara izin vermemektir. Gelecek nesillerimize güzel bir miras bırakmak adına elimizden gelen gayreti göstermek hepimizin boynunun borcudur. Nice 97. yıllara, Devletim ve Milletim var olsun, daim olsun inşallah.
Osmanlının son zamanlarında, Osmanlıyı yıkmak için çaba gösteren düşman ülkeler ve içimizdeki hainler, Osmanlıyı tüm yeni buluşlara yeni gelişmelere kapatarak, Osmanlının ekonomik açıdan geride kalmasını sağlamış, sonrasında kapitülasyonlar ve her türlü ayak oyunları ile koca bir imparatorluğu kendilerine bağımlı hale getirmiş, kendi deyimleri ile önünü göremeyecek kadar kör ve ilerleyemeyecek kadar topal bırakmışlardır. Ekonomik açıdan gücünü kaybeden, kendi tebaasına eskisi gibi sahip çıkamayan, bakamayan, koca bir imparatorluk iç ve dış hainlikler ile iyi adamları da bizzat kendi eli ile yok ettirilmek sureti ile önünü göremez bir hale de getirilmiştir. Sonrasında ise malum olduğu üzere bu iç ve dış hainler kendi deyimleri ile bu kör ve topal adamı ortadan kaldırmak için hep birlikte saldırmışlardır.
Bunun sonucunda neredeyse dünyanın üçte birine hükmeden bir imparatorluk yok olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu imparatorluğun küllerinden onca yaşanan acı, onca şehit ve gazimiz sayesinde adeta yeniden doğmuştur. Peki ne oldu, o gün dışardan bizim canımıza, vatanımıza kast eden bu düşman devletler bu gün yok mu oldu, içimizdeki hainler tükendi mi dersiniz. Bende size bana cevabını bildiğiniz soruyu sormayın derim.
Bugün bu düşmanlık hala devam etmekte, gelişmekte olan ülkemizin önü bir şekilde kesilmeye çalışılmaktadır. Yine dışarda ilk fırsatta bize saldırmaya hazır dış düşmanlar ve içimizde yetiştirdikleri hainler aynı düşmanlıklarını devam ettirmekte ve fırsat kollamaktadırlar. En basit ve etkili oyun olan, “parçala, böl, kolay yönet ve önünü kes” oyunu yine bu iç ve dış düşmanlar tarafından, en etkin bir şekilde oynanmaya devam etmektedir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bu güne kadar, Osmanlıyı yıkan bu düşman ve hainler “mezhepsel, siyasal, etnik” oyunlar ve buna benzer bir sürü senaryo ile bu ülkenin çocuklarını birbirine düşman etmeye, kendi içinde huzursuzluk yaratarak, bu Devletin ilerlemesini, büyümesini, güçlenmesini önlemeye çalışmaktadır.
Bu ülke evlatları, başkalarına muhtaç olmamak adına canının, malının, namusunun tehlikeye girmemesi adına aynı gemide yol aldıklarını, aynı evin çocukları olduklarını unutmamalı; geçmişinden, daha dün yaşadığımız 15 Temmuz’dan ve bu gün yanı başındaki ülkelerde yaşananlardan -Suriye’de olduğu gibi- ders çıkartmalıdırlar. Bugün bizi birbirimize kinlendirenlerin, yarın zora düştüğümüz zaman hiçbirimizin gözünün yaşına bakmayacağını iyi bilmek gerekir.
Maalesef Cumhuriyetten sonra da bu iç ve dış düşmanların, hainlikleri ve planları bitmemiş sadece şekil ve şartlarını değiştirmişlerdir. Nitekim gerçek manada bu gün dahi eğer bazılarımız Cumhuriyetin bize kazandırdığı nimetleri, faydaları ve demokrasinin ne demek olduğunu tam manası ile çözebilmiş değil isek bunun sebebi yine bu bitmeyen düşmanlık ve hainliklerin sonucudur. Cumhuriyetten sonra da zaman zaman baskın gurup kim ya da hangi görüş olmuş ise diğer görüş ve ideolojilere kör baktırılmaya devam ettirilmiş, bu şekilde ülkenin birlik ve beraberliğine, ilerlemesine sekte vurulmaya çalışılmıştır. Zaman zaman bu baskın gurup veya görüşler; kendi gücünü kaybetmemek, kendi gibi düşünenlere güzel gözükmek, yeniden gücü elde etmek adına çeşitli doneler kullanılarak, kendi gibi düşünmeyen ya da kendi gibi olmayanlara mesafeli yaklaştırılmış hatta çoğu zaman kendinden olmayanları baskılayarak önünü kesmeye çalıştırılmıştır. Bunun gerçek sebebi ise bilinçaltına yerleştirilen bu hain planların işlemeye devam ettirilmesidir. Aslında güdülen amaç gücü elinde bulunduranların ya da bunların muhaliflerinin menfaat ve çıkarları değil toplumun bir ve beraber olmasının engellenmesi çabası ve çalışmasıdır. Bunu bir şekilde çeşitli doneler ( inançlı - inançsız, sağcı - solcu, Türk - Kürt vs ) kullanmak sureti ile topluma empoze etmeye çalışmışlardır. Nitekim ülkeyi yönetecek kişiler hangi alanda olursa olsun bu toplum içinden çıkmaktadır. Bu ülkenin evlatlarını, çeşitli doneler kullanmak sureti ile bölerek birlik olmasının önünü kesersen, o ülkenin ilerlenmesinin de önünü kesmiş olursun. Bunu sana dost olan yapar mı? Cevaba gerek dahi yok. Bu; bir ülkeyi geliştirmemek, ilerlemesini önlemek, insanları bir araya getirmemek adına, ayrı ve bilinçli bir oyundan, düşmanlıktan başka bir şey değildir.
Cumhuriyet kurulduktan sonra da, bu dış düşmanların ve içimizdeki hainlerin oyunları ile çoğu zaman gücü elinde tutan guruplar veya görüşler; ehli liyakat bilgi ve birikim sahibi olmasına rağmen, kendinden olmayanları bulundukları konuma ve yaptıkları işe göre hayatın hangi alanında mücadele verirlerse versinler ( bürokrat, iş adamı, kanaat önderleri gibi ) baskılamaya çalıştırılmışlardır. Çoğu zamanlarda bu oyunlar iyi işlemiş, çok iyi yetişmiş, bilgi, birikim, tecrübe, ehliyet ve liyakat sahibi insanlar, sırf kendileri gibi düşünmedikleri için bir kenarda bırakılmış, sırf kendi gibi düşündüklerine inandıkları için hak etmedikleri halde görev aldığı yere hizmet edemeyen işgal ettiği yer itibarı ile halkına mağduriyet yaşatan, topluma faydası olmayan insanlara görev verilmiş bu türden kişilerin önü açılmıştır. Bu hayatın her alanında bürokraside, iş hayatında, siyasette etkin bir şekilde devam ettirilmeye çalışılmıştır. Bunu yapandan çok yaptırana ve ardındaki plana bakmak kimsenin aklına gelmesin diye yine çeşitli doneler ile kafalar hep karışık bırakılmıştır. Zaman zaman da bu ülkenin yetiştirdiği vatanına milletine sevdalı iyi yetişmiş insanları, siyasette olsun bürokraside olsun bilimde olsun, hayatın hangi alanında olursa olsun, ya kazalara ya da faili meçhullere kurban dahi verilmiştir. Bizim acizliğimiz; kim olursa olsun, farklılığı ne olursa olsun, Vatanına-Milletine sevdalı bu yetişmiş insanlarımıza sahiplik edememek olmuştur. İnsanlar guruplara ayrılmış hatta aynı guruplar içinde dahi guruplar türetilmiştir. İçimizdeki hainler dıştan açıktan yapılanamayanı içten yapmaya devam etmişler / ettirilmişlerdir.
Bunun olmaması için, bu içerde ve dışarda hainliklerine devam eden düşmanların ekmeklerine yağ sürmemek için, “ siyasette, bürokraside, ticarette, sosyal hayatta, bilimde” kısacası hayatın her alanında, iyi insanlarımıza, yetişmiş ehil ve liyakat sahibi insanlarımıza sahip çıkmalı, destek olmalı; farklılıklarımızı zenginliğimiz sayarak, aynı kaderi paylaştığımızı unutmayarak, birlik olmalıyız. Kişilerin siyasi görüşleri, etnik kökenleri, dini inançlarından ziyade; Devletine ve Milletine bağlılıklarını, işlerinde ehil olmalarını, niyetlerini ve gayretlerini önde tutmalıyız. Sırf bizim gibi düşündüğü, bizim görüşümüze sahip olduğu, bizim gibi inandığı için, hak etmeyen insanları, hak etmedikleri yere getirmemeli, bu günümüze ve yarınımıza, gelecek nesillerimize kötülük etmemeliyiz. Bu ülkenin bayrağı altında yaşayan devletine ve milletine bağlı insanların farklı inanç ve düşüncelere sahip olması, birini diğerinden üstün kılmaz. Bunun aksini yapan ya da aksini düşünen insandan da bu ülkeye fayda gelmez.
Cumhuriyetin ilanının 97. yılını büyük bir onur ve gururla kutladığımız günü geride bırakırken başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarını tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Geçmişimizi unutmadan geleceğimize sahip çıkalım. Cumhuriyet yönetimi hiçbir gurup ya da tabakaya üstünlük tanımayan halkın kendi kendini yönettiği en güzel yönetim biçimidir. Farklılığımız her ne olursa olsun biz biriz, beraberiz ve aynı ülkenin çocuklarıyız. Cumhuriyet yönetimi farklılığımız ne olursa olsun hepimize aynı imkan ve fırsatları sunmaktadır. Halk olarak bizlere düşen görev ise farklılığımız ne olursa olsun içimizdeki iyilere sahip çıkmak, aramıza nifak sokmaya çalışanlara izin vermemektir. Gelecek nesillerimize güzel bir miras bırakmak adına elimizden gelen gayreti göstermek hepimizin boynunun borcudur. Nice 97. yıllara, Devletim ve Milletim var olsun, daim olsun inşallah.
YORUMLAR