İnanan insanlar, gördükleri tüm güzelliklerin ve tüm nimetlerin Allah'a ait olduğunu bilirler ve bu nedenle de kalplerinde Rabbimize karşı derin bir saygı ve sevgi duyarlar. Tüm sevgilerini kendilerini yaratan, Kendi ruhundan üfleyen, yarattığı tüm nimetleri hizmetine veren, onları her an gözeten ve koruyan Allah’a yöneltirler. Tüm varlıklar ancak O'nun dilemesiyle hayat bulmuştur ve yine O'nun emriyle bir gün mutlaka yok olacaktır. Kur’an’da, “Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır” (Rahman Suresi, 27) ayetiyle haber verildiği üzere her şey yok olucudur, kalacak olan yalnızca Allah’tır.
Rabbimiz, tek güzel dost ve yardımcıdır. Kur’an’da Hz. İbrahim (as)’ın duası şöyle bildiriliyor:
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; Bana yediren ve içiren O'dur; Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur; Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur; Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat." (Şuara Suresi, 78-83)
Tüm kâinatın tek hakimi Rabbimizdir. Varlığı yarattıklarının bütün ihtiyaçlarına yeten Allah insanlara en yakın olandır. ‘Karib’dir; güzel isimlerinden biri ‘yakın olan’dır.
Allah, sadece fiziksel bir yakınlıkla değil, kullarının kalbine, düşüncelerine ve dualarına olan yakınlığıyla tanımlanır. Karîb" ismi, kişinin iç dünyasında, sıkıntılarında ve dualarında Rabbinin onunla olduğunu ifade eder. İnsanlar bazen yalnız hissetseler de Allah’ın her an yanlarında olduğunu bilmek bu duyguyu giderir.
Yine bu isim, Allah'ın kullarının dualarını duyduğunu ve uygun olan zamanda ve en uygun şekilde karşılık verdiğini hatırlatır. Dua, kulun kalbinin Rabbi ile konuşmasıdır. Kur’an bunu şöyle haber veriyor:
"Kullarım sana Benden sorarlarsa, şüphesiz ki Ben çok yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm..." (Bakara Suresi,186)
Allah, kullarının niyetlerini, kalplerindeki duyguları ve söylediklerini de bilir. Bu isim, Allah’ın sonsuz ilmini ve yakınlığını vurgular. Kalbinde Allah'a karşı derin bir saygı ve sevgi duyan samimi mümin, aynı zamanda içini titreten bir korku da hisseder. İşte insanın imanının artmasına, üstün bir ahlaka sahip olabilmesine ve daha da önemlisi Allah’a olan yakınlığının artmasına, duyduğu bu içli korku vesile olacaktır.
İnsanın Allah'a yakınlaşmasının önündeki en önemli engel, şeytanın sözcüsü olan ve ömrü boyunca kişiye kötülüğü emreden nefsinin fücurudur. Kur’an’da verilen bilgiye göre nefsini örtüp saran yıkıma uğrayacak, onu arındırıp temizleyen ise Allah’a yakınlaşacaktır.
Allah insana hep nefsi arındırmanın yollarını gösterir. İnsan Allah’ı anarken, nefsini ve tutkularını düşünmez. Kendisini nefse yaklaştıracak her şeyden ve onun tutkularından uzak durduğunda, sevdiği şeylerden verdiğinde, nefsi zaten çıplak kalacak ve donacaktır.
Allah’a duyduğu saygısı ve korkusu, insanın nefsiyle mücadelesinde en önemli dayanaklarından biridir. Bu korku, onu, nefsinin bencil tutkularına esir olmaktan ve Rabbi Katında beğenilmeyen davranışlar sergilemekten koruyacaktır. Bu nedenle samimi insanın çabası, Allah korkusunu artırmaya yöneliktir.
Allah’ın eşsiz tasarımlarla yarattığı canlı-cansız her şey üzerinde derin düşünen, hepsinin en küçük detayındaki benzersiz sanatı ve görebilen ve O'nun kudretini kavrayabilen samimi müminler, duydukları korkuyu ve sevgiyi arttırarak Allah’a daha da yakınlaşmayı umarlar.
Derin bir imana sahip olmayan kimselerin ise Allah sevgilerinde de zayıflık vardır. Bu kimseler, kendilerine can verenin, gözetip kollayanın, sayısız nimet sunan varlığın Allah olduğunu bilirler ancak hayatları boyunca bu gerçeği göz ardı eder ve Rabbimizden uzak yaşarlar.
Bir Ku’ran ayetinde, “…yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır” (Nisa Suresi, 172) ifadesiyle Allah’ın yakınındaki meleklerin O’na kul olmaktan çekinmedikleri ve emredileni itaatle yerine getirdikleri haber verilir. Samimi inanan insan da imanını ve aklını geliştirir, Allah’a yakın olmak için çaba harcarsa –Allah’ın dilemesiyle- meleklerin üstün özelliklerine sahip olabilir. Vefa, sadakat, sabır, şefkat, merhamet ve güç gibi birçok özelliği kazanarak, melekler gibi itaatli ve Rabbine teslim olmuş bir kul haline gelebilir.
"Kendinize hâkim olunuz. Siz sağır ve gaip olan bir kimseye değil, işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a dua ediyorsunuz. O sizinle beraberdir" (Buharî, Tevhid 9)
Elif E. Bayraktar


YORUMLAR