ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Münafıklar

27 Aralık 2016 - 19:57

Her dönem şeytanın ordusunda görev yapan münafıklar, kendilerini ‘üstün’ ve ‘farklı’ gördükleri içindir ki, samimi müminleri ‘düşük akıllı’ olarak nitelendirip, onlarla aynı konumda olmayı ve bir ayette ifade edildiği gibi, ‘onlar gibi iman etmeyi’ reddederler:

Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)

Kendilerini bu şekilde rahatlatmaya çalışan münafıklar, kendilerinin üstün, müminlerin aşağı olduğu bahanesine sığınarak, gerçekte müminlerin yoluna tabi olmayı kabul etmezler.

Münafıklar, tıpkı şeytan gibi sapkın davranışlarda bulunurlar. Şeytanın, Allah'ın emrini sorgulamaya kalkması ve isyanı, bağışlanma dilememesi, günahında devam etmesi, haklı olduğunu ve haksızlığa uğratıldığını düşünmesi, diğer insanları da kendi durumuna düşürmek amacında olması ve en ilginç olanı, ayette de bildirildiği gibi; Allah’tan korktuğunu söylemesi gibi;

Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi. (Haşr Suresi, 16)

Şeytan, Allah'ın her şeyin tek Yaratıcısı olduğunu, sonsuz gücünü, cenneti ve cehennemi bilir. Münafıklar da tıpkı şeytan gibi, Allah'tan, elçisinden, Kitabından, emir ve yasaklarından haberdardırlar. Şeytan gibi, münafıklar da ilme sahip oldukları halde Allah'a isyan ettikleri için yaratılmışların en kötüleri durumundadırlar.

Münafıkların en önemli özelliklerinden biri, dünyadaki dengelere bakıp buna göre tercih yapmalarıdır. Hangi topluluk güçlü ise onlardan yana olurlar. Oysa, "nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir… (Bakara Suresi, 249)

Münafıklar bilmezler ki Allah'ın sonsuz gücü yanında, derin devletlerin, derin yapılanmaların hiçbir gücü yoktur. Münafıkların hayranlık duyarak dahil oldukları yapılanmaların her biri, Allah dilemedikçe hiçbir şey yapamayacak olan aciz insanlardan oluşan gruplardır.

"Onlar müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. Kuvvet ve onuru (izzeti) onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz bütün kuvvet ve onur Allah'ındır." (Nisa Suresi, 139) ayetiyle haber verildiği gibi, münafıklar müminleri değil, küfrü güçlü görürler. Dünya hayatına dair her konuda, küfrün Müslümanlardan üstün olduğuna inanırlar. Kuvvetli, onurlu ve saygın olmak için küfrün yanındadırlar.

Münafıkların yeryüzündeki güç odağı olan küfür sistemlerini, Allah'tan bağımsız birer güç olduğunu zannetmeleri yanılgıdır. Çünkü küfrün çoğunluk, Müslümanların ise sayıca az sayıda olması Allah’ın sünnetidir. Tüm şeytani yapılanmalar ve faaliyetleri Allah’ın kontrolündedir. Dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak inkarcılar her dönemde inananlardan sayıca kalabalıktır. Ancak Allah, sonsuz güç ve kudretiyle, sayıca az da olsa samimi iman eden insanları destekler.

"Eğer düşmanları güçlü değilse, onları da terk ediyorlar, ayette belirtilmiş. Mesela Müslümanlar, küfrü fikren ezerse, o zaman bir şekilde onlardan da kopuyorlar. Güçlüden yana olur münafıklar. Sonra arsızca müminlere, "Sizlerle birlikte değil miydik?" diyorlar. Bu da, deliliklerinin bir yansıması işte… Diyor ki Allah Münafikun Suresi, 8'de; "And olsun" diyor, yemin ediyorlar bir de, "Medine'ye bir dönecek olursak," o şehre yeniden gelecek olursak, "gücü ve onuru çok olan," bak kimden yanalar görüyor musunuz? Gücü ve onuru çok olan. Mesela dünya derin devleti veya herhangi bir dinsiz topluluk ama güçlü görünen, saldırgan ve Müslümanlara düşman olan bir topluluk mesela terörist bir topluluk. "Gücü ve onuru çok

olan", güçten kasıt her türlü manevi ve fiziki güç. "Ve onuru çok olan" yani cahil onuru, küfür onuru. Küfür süksesi. "Düşkün ve zayıf olanı", Müslümanları nasıl görüyor? Düşkün ve zayıf. "Elbette oradan sürüp-çıkaracaktır" yani darmadağın edecektir Müslümanları diyor. Onların bilinç altında hep bir gün Müslümanlara saldırılacağı ve onların darmadağın edileceği fikri vardır. Münafıklar hep bu özlem içinde yaşarlar. Onun için de sürekli küfürle irtibat halinde olurlar." (A9 TV, 22 Ocak 2016)

Münafıklar, Allah yolunda malı ve canıyla savaşmak ve şehit olmak gibi samimiyet gerektiren önemli ibadeti asla yerine getiremezler. Küfrün çıkarları için canla başla çalışan münafıklar, Allah yolunda cihat etmekten kaçmak için, ‘güç yetiremeyecekleri, savaşmayı bilmedikleri’ gibi mantıksız bahaneler ileri sürerler. Oysa bu insanlara karşılığında para ya da imkanlar sağlanacağı sözü verilse, kesinlikle ‘güç yetirebilirlerdi.’

Samimi insan Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yola çıktığında, Rabbimiz o kişiye zaten güç ve imkan verecek, onu destekleyecektir. Ancak bu, Allah’ın gücünü gereği gibi takdir edemeyen ve kalbindeki sinsi şeytani hastalığın açığa çıkmasıyla mazeretler üreten münafığın kavrayamadığı bir gerçektir.

Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır." (Tevbe Suresi,64)

YORUMLAR

  • 0 Yorum